Alaeddin Yavaşca,

İçinde yaşadığımız yüzyılın:
Dede Efendi’si, Hacı Arif Bey’i, Zeki Arif Ataergin’i, Sadeddin Kaynak’ı…

İçinde yaşadığımız yüzyılın:

Bestekar, ses san’atkarı, Hoca ve Koro Şefi olarak yukarıda zikrettiğim Türk musikisinin deha isimlerini ilm-i şahsında ve ilm-i musikisinde cem’ eden saygıdeğer hocamı tavsif edebilmek sadece benim için değil onu tanıyan her musikişinas için kelimelerle, satırlarla ve ciltlerle gayr-i kabildir.

1960’lı yıllarda ve halen, dillerden düşmeyen Hicaz şarkıları, çocuk ve gençlik yıllarıma öyle derin nakşolunmuştur ki kendisini tanıdıktan sonra bu eserleri bizzat dinlemek ona refakat etmek, yönettiği korolarda çalmak ve aynı kurumda birlikte hocalık yapmış olmak benim için ayrı bir gurur kaynağıdır.

Zeki Arif Ataergin’in eserlerini, ondan dinlememiş olmak büyük bir kayıptır ki, çok şükür Tümay Üçok hanımefendinin tertip ettiği özel meclislerde bu eserleri kendisinden dinlemek ve kayıtlarını arşivlerimizde bir hazine gibi saklayabilmek mutluluğunu yaşadık.

Her biri bir inci gibi işlenmiş Karlarının, Klasik Takımlarının, Şarkılarının ve Peşrevlerinin, asırlarca yaşayacağına, sesinin ve icra’sının dünya durdukça var olacağına ve öğrencilerinin onu, hayatlarının sonuna kadar unutmayacağına kesin olarak inandığım Devlet Sanatçısı Profesör Dr. Alaeddin Yavaşça’nın bir yönünü de bu yazımda mutlaka arz etmek isterim.

Derslerinde son derece ciddi ve disiplinli olan hocamız, özel meclislerinde o kadar şen, o kadar rahat ve o kadar esprilidir ki onu tanımakta zorluk çekersiniz. Nasıl mı?

Öyle bir yaşanmış hikaye anlatır ki hem gülersiniz hem ağlarsınız hem de büyük bir ders alırsınız, mesela:
Onun tatlı sohbetinden; güftesi Rahmi Duman’a ait olan “Kimseyi böyle perişan etme Allah’ım yeter” mısra’ıyla başlayan şarkının hikayesini baştan sona kadar dinlemek böyle bir keyfiyettir.

Ya da:

Vasfi Rıza Zobu ve Bedia Muvahhit’in bir Anadolu turnesi hikayesini veya merhum babasının tatlıya olan düşkünlüğünü ya da Yesari Asım Arsoy’un Haseki Hastane’sine gelip kendisine şarkı meşk etmesini ondan dinleyememiş olmak çok büyük bir kayıptır.
Hayatını paylaştığı her şeyini onunla yaşadığı ve onsuz bir adım bile atmadığı Ayten Yavaşca,  onun sadece zevcesi değil, beraber nefes aldığı bir can dostudur. Bu yaşanmış hikayeler anlatılırken, onun yerinde hatırlatmaları ile hocanın sohbetleri daha da doyumsuz bir kıvama gelir.

Kaç klasik şarkıya aranağme yaptığını sadece müzik araştırmacıları bilirler. Çünkü hiç birinin notasının altına tevazuundan dolayı imzasını atmamıştır.

Klasik repertuarımızın kaç eserini seslendirmiştir:

Bilinen sayı sadece, on kadar profesyonelce gerçekleşen CD’dir.
Fakat, babasını ve annesini çok yakından tanıdığı udi ve bestekar Sinan Sipahi üstadın bütün san’at hayatı boyunca icra ettiği eserleri bir kuyumcu titizliği ile öyle bir araya getirmiştir ki, bunların tamamı 200 adet CD ye ancak sığabilmiştir… Yani binlerce Beste, Ağır Semai, Yürük Semai, Şarkı, Türkü, Köçekçe…

İşte Türk musikisine hizmet, işte Alaeddin Yavaşca…
Bugün onu tanımak şerefine nail olanlar yarın torunlarına bunu anlatabilmekle gurur duyacaklardır.

Osman Nuri ÖZPEKEL