1940’lı yılların sonunda, Üniversite korsonda arkadaşlığımız ile başlayarak, günümüze kadar dostluk duyguları ile pekişen ve altmış yıldır aynı sıcaklıkla devam eden bir beraberlik…Herkese kolay nasip olmayacak şekilde nerdeyse bir ömürlük beraberlik.

Bu dostluğun filizlendiği yıllarda İstanbul Radyosu, İstanbul Belediye Konservatuarı ve şehrin musiki ve sanat çevreleri, belki de sanat anlayışı ve musiki zevki itibariyle en parlak ve en muhteşem dönemlerinden birini idrak ediyordu. Böyle bir ortamda, bir genç, canlı olarak katıldığı radyo programında, çok sanatlı fakat icrası zor olduğu bilinen Dede Efendi’nin “Halimi bir kere takrir eylesem sultanıma”  hüzzam makamındaki şarkısını sunuyor. Güzel bir ses ve mükemmel bir icra bir anda musiki severlerin dikkatlerini çekiyor ve genç solist sunduğu bir eserle, musiki kariyerinin başladığını müjdeliyerek ilan ediyordu. Bu ses Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi Alaeddin Yavaşca idi.

Alaeddin Yavaşca, kendi çalışması ve hocalarının sayesinde kısa bir süre sonra sanatında ustalığa erişmiş, beste çalışmaları ile de bestekarlık vadisinde meyvelerini vermeye başlamıştı.

Musikimizin Devlet Konservatuarına kavuşmasında verdiği mücadele, Klasik Türk Musikisi’nin tanıtılıp sevilmesinde ve musikimizin arkasında kamu oyunun oluşmasında yaptığı çalışmalar ve sayısız radyo programları ve konserler, çok önemli hizmetler olarak bilinmektedir.

Alaeddin Yavaşca İstanbul Radyosu ve Devlet Konservatuarı’nda hocalık yaparak yüzlerce öğrenci yetiştirmiştir. Plaklarını dinleyerek kendisini yetiştirmeye çalışan bir o kadar da uzaktan öğrencisi bulunmaktadır.

Musiki sanatımıza en üst düzeyde hizmetle geçen altmış yılı, arkasında şeref ve şan ile bırakan bir sanatkar için bundan daha büyük mutluluk düşünülebilir mi? Ne mutlu devlet sanatçısı Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca dostuma.

Ben kendisini çalışmalarının devamı için yüce tanrıdan sağlıklı bir ömür dileyerek, Ayten ve Alaeddin Yavaşca’lara sevgilerimi sunuyorum.

Prof. Dr. Nevzat ATLIĞ