1989 yılının sonlarıydı. İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu’nun kurucusu, hocam, değerli tanburi Necdet Yaşar, beni, Güzin Değişmez’i ve Sevgi Limboz’u topluluğuna yetişmiş sanatçı olarak almayı düşündüğünde, bizleri önce Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca’ya dinletmek istemişti. Her birimiz ayrı ayrı hocaya gidecek ve küçük bir imtihandan geçecektik.
Hayatımın en heyecan dolu günlerinden biri olduğunu söylesem hiç abartmış olmam.
Alaeddin Hoca o zamanlar Haseki Hastanesi’nin baş hekimiydi ve beni hastanedeki odasına çağırdı. Tir tir titreyerek yanına gittim. Ama o kadar müşfik, kibar ve sıcak bir davranışla karşıladı ki, gerginliğim birkaç dakika içinde tatlı bir rahatlığa bıraktı yerini. Hisarbuselik bir şarkı söyledim, unutmuyorum. “Bir nev-civansın, şuhi cihansın”… Şarkı bitti ve merakla hocanın söyleyeceklerini bekledim. “Aferin” diyerek gülümsedi, “perdelere doğru bastın”. Hocadan “aferin” alınca nasıl mutlu olmuştum, şimdi bile gülümseyerek hatırlıyorum.
Kısa süre sonra Alaeddin hocanın da icazetiyle topluluğa kabul edildik ve topluluktaki ilk çalışma aylarında kendisinden eser meşk etme şansına sahip olduk. Bence topluluktaki en güzel günlerdi… Alaeddin Hoca, işlerinin yoğunluğundan dolayı topluluktan fiziksel desteğini çekmek zorunda kalınca, o derslerin ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlamıştık.
Yıllar geçti. Sevgili Alaeddin Hocamız, İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu ile ilgisini hiç kesmedi. Manevi olarak elinin üzerimizde olduğunu her zaman hissettik. Necdet Yaşar hocamız emekli oldu, ardından neyzen arkadaşımız Arif Erdebil 5 yıl boyunca topluluğun sanat yönetmenliğini üstlendi ve 2004 yılında bu görev bana verildi. Bu süreçte gerek eserleriyle, gerek sesiyle Alaeddin Hocamız hep yanımızda oldu. Sevgili eşi Ayten Yavaşca’nın o mükemmel organizasyon kabiliyetinin de yardımıyla son zamanlarda birlikte güzel konserler verdik. Türk Müziği’nde yaşayan en büyük bestekar, ses sanatçısı ve hoca olarak ifade ettiğimiz böyle büyük bir değerin yanında sanat yapmanın ne büyük şans olduğunu söylemeye gerek yok tabii. 2006 yılında yaptığım “Aşktan Yana” adlı albümün adı hocamın çok severek okuduğum “Başka söz söylemem aşktan yana ben” adlı Kürdilihicazkar şarkısından ilham aldı. Bu da benim için büyük bir mutluluktur. Bunların yanı sıra hocamızın ve Ayten ablamızın bizleri sadece öğrencileri değil, evlatları yerine koyduğunu kendi ağızlarından duymuş olmanın bahtiyarlığı da cabası tabii. Arada bir bir araya geldiğimiz toplantılarda ve yemeklerde tanık olduğum kadarıyla, müthiş zevkli bir sohbeti olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. İyi ki o meclislerde bulunma şansına sahip oldum.
Sevgili Alaeddin Hocama ve sevgili eşi Ayten Yavaşca’ya bundan sonraki yaşamlarında da sağlık ve mutluluk diliyor, sevgi, saygı ve hürmetlerimle ellerinden öpüyorum. Allah uzun ömürler versin…
Aylin Ş. TAŞÇI